Amerika Birleşik Devletleri pazarı, yabancı işletmeler için büyük fırsatlar sunmakla birlikte, başarılı bir pazara giriş süreci, kendine özgü parçalı ve karmaşık bir hukuk sisteminde yol almayı gerektirir. Pek çok ülkede düzenleyici otorite merkezi bir yapıya sahipken, ABD’de federal yasalar, elli ayrı eyalet sistemi, belediye düzenlemeleri ve onlarca yıl boyunca gelişmiş zengin bir içtihat hukuku birlikte var olur. Bu karmaşıklığı hafife alan yabancı şirketler, genellikle beklenmedik uyum yükümlülükleri, maliyetli yeniden yapılanmalar ve ciddi finansal risklerle karşılaşır. Bu nedenle, proaktif hukuki planlama sadece tavsiye niteliğinde değil; riskleri azaltmak ve sürdürülebilir bir operasyonel varlık oluşturmak için zorunludur.

Şirket Kuruluşu ve Hukuk Seçimi

Bir işletmenin yapısına ilişkin temel karar, şirketin faaliyet ömrü boyunca sonuç doğurur ve önemli masraflar ile idari yükler olmaksızın kolayca değiştirilemez. C-corporation, S-corporation, limited liability company (LLC) veya ortaklık gibi farklı yapıların her biri farklı vergi ve sorumluluk rejimlerine tabidir. Dolayısıyla, yapı seçimi, şirketin sermaye yapısı, ortaklık ilişkileri ve uzun vadeli hedefleriyle uyumlu olmalıdır.

Aynı ölçüde önemli olan bir diğer unsur ise şirketin kurulacağı eyaletin seçimidir. Delaware, gelişmiş şirketler hukuku, öngörülebilir yargı kararları ve yerleşik içtihat geleneği nedeniyle büyük ölçekli girişimler için hâlâ en çok tercih edilen eyalet konumundadır. Ancak, Nevada ve Wyoming gibi bazı eyaletler daha güçlü varlık koruma rejimleri sunarken, bazıları belirli işletme türleri için vergi avantajı sağlar. Yabancı şirketler çoğu zaman, ayrıntılı analiz yapmadan bilindik eyaletleri seçmekte ve sonrasında, seçilen eyaletin düzenleyici ortamı, mahkeme sistemi veya vergi yapısının operasyonel planlarıyla uyumlu olmadığını fark etmektedir. Bu durumda yeniden yapılandırma veya “redomestication” süreçleri; yüksek hukuki masraflar, idari karmaşıklık ve vergi sonuçlarıyla birlikte kaçınılmaz hale gelir.

Vergi ve sorumluluk konularının ötesinde, şirket yapısı; sermaye erişimini, kredi ilişkilerini, yatırımcı inceleme süreçlerini ve düzenleyici denetimi doğrudan etkiler. Bu aşamada yapılan bir hata, zamanla büyüyen bir maliyet ve operasyonel sürtünme kaynağına dönüşebilir.

Kurumsal Yönetim ve “Kurumsal Tüzel Kişiliğin Perdesinin Kaldırılması”

ABD hukuk sistemi, sınırlı sorumluluk korumasını otomatik bir hak olarak değil, aktif şekilde sürdürülmesi gereken bir ayrıcalık olarak görür. Bu durum, birçok medeni hukuk sisteminde görülen daha hafif uyum yükümlülüklerinden belirgin biçimde farklıdır.

Kurumsal perdenin korunması, düzenli yönetim kurulu toplantıları yapılması ve tutanak tutulması, önemli işlemlerin uygun şekilde onaylanması, ayrı banka hesapları tutulması ve titiz kayıt muhafazası gibi temel yönetişim uygulamalarına bağlıdır. Şirketin malvarlığının kişisel amaçlarla kullanılması veya temel usullere uyulmaması hâlinde, mahkemeler sınırlı sorumluluk korumasını kaldırabilir. Daha az formalizme alışık yabancı işletmeler için bu uygulamalar yük gibi görünebilir; ancak ABD’de yasal korumanın vazgeçilmez koşuludur.

Ayrıca, ABD mahkemeleri giderek artan biçimde “ters perde kaldırma” (“reverse veil piercing”) doktrinini uygulamakta; bu kapsamda, yetersiz sermayelendirme, sigorta veya operasyonel bağımsızlık bulunmadığı durumlarda, ana şirketleri bağlı şirketin borçlarından sorumlu tutabilmektedir. Bu nedenle, uluslararası şirketlerin ABD iştiraklerinin yeterli sermayeye, bağımsız yönetime ve sağlıklı ana-yavru ilişkilere sahip olduğundan emin olmaları gerekir.

Vergi Uyumu ve “Nexus” Kavramı

ABD’de federal ve eyalet vergi sistemleri farklı temellere dayanır ve çoğu zaman örtüşen raporlama yükümlülükleri getirir. ABD’de gelir elde eden bir şirket, federal gelir vergisinin yanı sıra birden fazla eyalette kurumlar vergisi, satış vergisi, bordro vergisi ve faaliyet alanına bağlı özel vergilere tabi olabilir.

“Nexus” (bağlantı noktası) kavramı, bir işletmenin belirli bir eyalette vergi yükümlülüğüne tabi hale geldiği eşiği tanımlar ve son yıllarda genişlemiştir. Geçmişte, bir eyalette fiziksel varlık gerekliliği aranırken, South Dakota v. Wayfair (2018) kararıyla bu şart ortadan kaldırılmış; şirketlerin fiziksel varlığı bulunmasa dahi satış vergisi toplama yükümlülüğü doğmuştur.

Gelir vergisi bağlamında da benzer şekilde, uzaktan çalışanların istihdamı, eyalet içindeki depo veya dağıtım merkezlerinde stok bulundurulması veya bağımsız müteahhitlerle çalışma gibi durumlar, vergi yükümlülüğü doğurabilir. Bu eşiğin farkına varmayan şirketler, faiz ve ceza dahil biriken vergi borçlarıyla karşılaşabilir.

Buna ek olarak, transfer fiyatlandırması kuralları, ilişkili şirketler arasındaki işlemlerin fiyatlandırılmasını düzenler ve ABD’de sıkı denetime tabidir. Belgelenmemiş veya yetersiz fiyatlandırma politikaları, hem federal hem eyalet düzeyinde denetim riskini artırır. Bu denetimlerin savunulma maliyeti, çoğu zaman elde edilmek istenen vergi tasarrufunu aşar.

Etkili vergi planlaması, operasyonel kararlar alınmadan önce deneyimli vergi hukukçularının desteğiyle yapılmalıdır; sonrasında değil.

İstihdam Hukuku ve Çalışan Sınıflandırması

ABD istihdam hukuku; Fair Labor Standards Act, Title VII of the Civil Rights Act, Americans with Disabilities Act ve Family and Medical Leave Act gibi federal yasalarla birlikte, çoğu zaman daha katı hükümler içeren eyalet yasalarının bir kombinasyonundan oluşur.

Çalışan ile bağımsız yüklenici arasındaki ayrım, çok faktörlü testlerle belirlenir ve eyaletlere göre değişir. Hiçbir tek faktör belirleyici değildir; mahkemeler, iş üzerindeki kontrol düzeyi, ilişkinin kalıcılığı, kullanılan araç ve ekipmanlar üzerindeki yatırım ve işin işletmeye entegrasyonu gibi unsurları birlikte değerlendirir. Yanlış sınıflandırma, geriye dönük ücret, fazla mesai, işveren vergileri, sigorta yükümlülükleri ve idari cezalar doğurabilir.

Özellikle Kaliforniya gibi bazı eyaletler, “ABC testi” adı verilen katı kurallar uygulamakta ve işçinin çalışan sayılmasını aksi ispat edilmedikçe varsaymaktadır. Bu tür standartlar, esnek iş gücü modellerine alışkın yabancı şirketler için ciddi tuzaklar oluşturabilir.

Ayrıca, eyaletler ücret ödeme şekilleri, mola süreleri, kesinti sınırları ve izin hakları konusunda özel düzenlemelere sahiptir. Bu kuralların ihlali, her bir çalışan için ayrı dava ve idari yaptırım riskine yol açabilir.

Fikri Mülkiyet Hakları ve Tescil Protokolleri

ABD fikri mülkiyet sistemi, hem patent hem marka haklarında “ilk başvuran” esasına dayanır. Yani, sadece kullanım değil, resmi tescil hakkın doğması için gereklidir.

Marka özelinde, ABD’de tescil yapılmadan markanın kullanılması, aynı veya benzer markaları tescil eden rakiplere karşı savunmasızlık yaratır. Sonradan açılacak davalarda hak iddia etmek mümkün olsa da, dava maliyeti, önleyici tescil masrafının çok üzerindedir.

Patent koruması için buluşun yenilik, aşikâr olmama ve fayda şartlarını taşıması gerekir. Geçici patent başvuruları (provisional applications), öncelik tarihi elde etmenin uygun maliyetli bir yoludur; ancak bu başvuruların zamanlaması ve belgelenmesi dikkat ister. Ürünün veya buluşun kamuya açıklanması (örneğin tanıtım veya yatırım sunumları yoluyla) patent hakkını kaybettirebilir.

Ticari sır koruması ise, Uniform Trade Secrets Act ve eyalet eşdeğerleri kapsamında değerlendirilir ve sırların gizliliğinin makul önlemlerle korunmuş olması şarttır. Bu nedenle gizlilik sözleşmeleri, rekabet etmeme hükümleri ve buluş devri anlaşmaları, erişimden önce yapılmalıdır. Aksi durumda hukuki koruma kaybolur.

Veri Gizliliği ve Tüketici Koruması

Eyalet düzeyinde özellikle California Consumer Privacy Act (CCPA) ve California Privacy Rights Act (CPRA) gibi yasalar, kişisel verilerin toplanması, kullanımı, saklanması ve paylaşımına ilişkin katı kurallar getirir. Bu yasalar bireylere verilere erişim, silme ve belirli kullanımlardan vazgeçme hakları tanır. İhlaller, kasıt durumuna göre ihlal başına 2.500 ila 7.500 ABD doları arasında ceza doğurabilir ve bireylerin doğrudan dava açma hakkı vardır.

Benzer düzenlemeler Virginia, Colorado, Connecticut ve Utah gibi eyaletlerde de yürürlüktedir. Farklı eyaletlerin farklı gereklilikleri, işletmeleri “en katı standarda” göre uyumlu kapsamlı bir gizlilik çerçevesi benimsemeye zorlamaktadır.

Federal düzeyde Federal Trade Commission (FTC), FTC Act Section 5 kapsamında “hileli veya aldatıcı ticari uygulamalar”ı denetler. FTC yaptırımları, operasyonel değişiklikleri zorunlu kılan mahkeme kararlarına ve bağımsız gizlilik denetimlerine yol açabilir.

Ürün sorumluluğu hukuku ise, hatalı veya tehlikeli ürünlerden doğan zararlarda üretici veya ithalatçıyı kusurdan bağımsız olarak sorumlu tutar. ABD pazarına ürün sunmak, doğrudan alıcılara ek olarak nihai kullanıcılara ve üçüncü kişilere karşı da sorumluluk doğurur.

Sözleşme Hazırlığı ve Uyuşmazlık Çözümü

ABD hukuk düzeninde sözleşmeler, yalnızca ticari hükümlerin değil; uygulanacak hukuk, yetkili yargı yeri, tazminat, gizlilik, sorumluluk sınırları ve çözüm yolları gibi prosedürel unsurların da ayrıntılı düzenlenmesini gerektirir.

Yabancı şirketlerin kendi ülkelerinde kullanılan sözleşme şablonlarını ABD’de doğrudan kullanmaları, ciddi riskler yaratır. Bu sözleşmeler genellikle uygulanacak hukuk veya yetkili mahkeme hükümlerini içermediğinden, uyuşmazlıklar istem dışı biçimde ABD mahkemelerinde görülür. Ayrıca bazı maddeler (örneğin sınırsız sorumluluk hükümleri) ABD kamu düzenine aykırı sayılarak uygulanmayabilir.

ABD’de dava süreçleri genellikle uzun ve maliyetlidir. Discovery süreci, çok sayıda belge ve elektronik verinin sunulmasını gerektirir; tanık ifadeleri (deposition) ve bilirkişi raporları yaygındır. Bu nedenle, sınırlı tazminat ve tahkim hükümleri dikkatle formüle edilmelidir.

Düzenleyici Uyum ve Sektörel Gereklilikler

Belirli sektörlerde faaliyet gösteren yabancı şirketler, özel düzenleyici çerçevelerle karşılaşır:

  • Finans sektörü: bankacılık, menkul kıymetler, kara para aklama ve yaptırım mevzuatına uyum.

  • Sağlık sektörü: FDA onayları, HIPAA gizlilik yükümlülükleri ve “anti-kickback” yasaları.

  • Teknoloji sektörü: ihracat kontrolleri, iletişim düzenlemeleri ve veri güvenliği yükümlülükleri.

  • Çevre hukuku: kirlenme durumunda kusursuz sorumluluk ilkesi uygulanır.

Sonuç

ABD pazarına başarılı giriş, kuruluş yapısı, vergi, istihdam, fikri mülkiyet, gizlilik, sözleşme ve sektör bazlı uyum konularını operasyonel kararlardan önce ele alan sistematik bir hukuki planlama gerektirir. Hataların sonradan düzeltilmesi, baştan planlamaya yapılacak yatırımdan çok daha pahalıdır.

Deneyimli hukukçular ve vergi danışmanlarıyla pazara giriş planı aşamasında çalışmak, yabancı şirketlerin ABD pazarındaki sürdürülebilir başarısının anahtarıdır. Doğru hazırlıkla ABD, sermaye tahsisi ve gelir büyümesi için olağanüstü bir fırsat sunmaya devam etmektedir.